Anevrizma damar genişlemesi anlamına gelir. Aort anevrizması kalpten çıkan ana damar olan Aortanın çapındaki genişlemedir. Aort damarı, kalpten çıktığı noktadan itibaren önce göğüs boşluğu içerisinde sonrasında karın boşluğu içerisinde seyreder. Aortanın kalpten hemen çıktığı noktadan başlayıp beyine giden damarlar ayrılmadan biten anevrizmaları çıkan aort anevrizmaları (asendan aort) olarak adlandırılır ( A ). Eğer anevrizma sadece beyin damarlarının çıktığı bölgede ise “arkus anevrizması”, göğüs boşluğu içerisinde ise “torasik” ( B) karın bölgesinde ise “abdominal” (C) anevrizma adını alır. Anevrizma ile beraber veya bağımsız olarak aort duvarının yırtılması durumunda ise “diseksiyon” adı verilen tablo ortaya çıkar. Anevrizma ve Diseksiyonların tedavisi cerrahi olarak damarın suni bir damar ile değiştirilmesi veya son yıllarda gündeme gelen “endovasküler” yöntem olarakda adlandırılan damarın içinden suni bir damar ile tamir edilmesidir. Her iki yönteminde uygulanabilirliği hasta bazında değerlendirilir.
Anevrizma ve diseksiyonların en önemli tehlikesi damarın yırtılması (rüptür) dır. Anevrizmalar sıklıkla sessiz seyrederler. Tanı çoğunlukla başka bir sebep ile yapılan bir araştırma esnasında konur. Bu hastalarda bazen ilk belirti anevrizmanın yırtılması da olabilir.
Abdominal Aort Anevrizması
Abdominal Aort Anevrizması hayatı tehdit eden çok ciddi bir hastalıktır. Karın boşluğu içerisinde aort damarının genişlemesi “ Abdominal Aort Anevrizması” adını alır. Normal şartlarda bu bölgede Aort damar çapımız 2-2.5 cm civarındadır. Bu çapın 4 cm ve üzerinde olması durumunda “anevrizma” dan bahsedebiliriz.
Hastalık kimlerde daha sık görülmekte ve belirtileri nelerdir ?
Hastalık sinsi seyreden ve çoğunlukla belirti vermeyen özelliktedir. Sigara içen, 60 yaş üstü, hipertansiyonu olan erkeklerde daha sık görülmektedir. Görülme sıklığı 50 yaş üstünde 25/100000 dir. Ülkemizdeki nüfus yapısı dikkate alındığında yılda yaklaşık 3000-4000 civarında yeni hasta görülme şansı mevcuttur. Tanı sıklıkla başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında şans eseri konulmaktadır. Zira ülkemizde bu hastalığa yönelik bir tarama programı bulunmamaktadır.
Nasıl Tanı Koyarız ?
Tanı koymak aslında çok basittir. Belirli bir çapa ulaşmış anevrizmalarda eğer kişi zayıf ise dışardan aort damarının atışlarını hissedebiliriz. Tabiki bu çok izafi bir yöntemdir. Esas tanı ise karın bölgesine yönelik yapılan ultrasonografi ve tomografi ile konulmaktadır.
Hastalık ne gibi sonuçlar doğurabilmektedir ?
Hastalığın en önemli sonucu damarın belli bir çapa ulaştığında patlamasıdır. “Rüptür” adını verdiğimiz bu olayda ölüm şansı yüksektir. O nedenle hastalığın bu noktaya gelmeden tedavi edilmesi gerekmektedir. Genellikle bu oran damar çapı 5 cm ve üzerine çıktığında artmaktadır. Dolayısıyla bu anevrizmaların takibi ve müdahale sınırına geldiğinde ise tedavisi anevrizmanın beklenmedik bir şekilde yırtılmasının önüne geçmek açısından büyük önem taşımaktadır.
Hastalığın önlenmesi mümkünmü ?
Abdominal aort anevrizması, daha çok sigara içen, yüksek tansiyonu olan ve ailesinde anevrizma hastalığı olan kişilerde görülmektedir. Kısaca kalp ve damar hastalıkları açısından genel risk faktörleri olarak tanımladığımız bu faktörlerden sigara ve yüksek tansiyon kontrol altına alınabilecek faktörlerdir. İnsanın genetik yapısı ise değiştirilemez. Öte yandan hastalığın ilaçla tedavisi mümkün değildir.
Tedavisi Nasıl Yapılır?
Son yıllarda hastalığın tedavisinde büyük aşamalar kaydedilmiştir. Eskiden oldukça büyük kesilerle karın açılarak hastalıklı bölge çıkarılıp oraya suni bir damar dikilerek yapılırdı. Günümüzde ise artık bu yöntem yerini uygun hastalarda kasık bölgesinden yapılan ufak kesilerle damar içerisine yerleştirilen bir stente bırakmıştır. Kısaca Endovasküler tamir adını verdiğimiz bu yöntem hasta açısından büyük rahatlık sağlamıştır. Eskiden açık cerrahi ile yapılan ameliyatlarda hastalar 1-2 gün süre ile yoğun bakım ünitesinde ve sonrasında değişen şartlara bağlı olarak 5-7 gün süre ile hastanede kalırlardı. Açık cerrahide, kanama dolayısıyla kan kullanımı, enfeksiyon oranları oldukça yüksekti. Ayrıca hastaların normal hayatlarına dönmeleri her şey yolunda giderse 1, 1.5 aylık bir süreci içermekte idi. Endovasküler tamir yönteminde ise hastalar 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu olabilmekte ve sonrasında yaklaşık 1 hafta içerisinde normal yaşamlarına dönebilmektedir. Ayrıca kan kullanımı ve enfeksiyon oranları açık cerrahi yöntemle karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdır.Ancak bu yöntem her abdominal aort anevrizması hastası için uygun olmayabilir. Bu durumda eski yöntemle tedavi yapılmalıdır.
Endovasküler Tamir:
Aort ameliyatlarında son yılların en önemli yeniliği “ Endovasküler” tamirdir. Aort anevrizmaları kalp ameliyatları içerisinde kanama riski en yüksek olan ameliyatlardır. Ayrıca aort damarından beyin ve iç organlarımıza giden diğer damarlar nedeniyle bu ameliyatlar sırasında felç ve diğer organlarda yeni sorunların ortaya çıkması ihtimali yüksektir. Endovasküler tamir ise bu sorunları minimal düzeye indirgemiştir. Endovasküler tamir dediğimiz yöntemde içi polyester yada PTFE adı verilen özel yapıdaki bir kumaşla kaplı olan bir stent kasıktan bir kateter yardımı ile anevrizmanın içine yerleştirilmekte ve böylece anevrizmayı devre dışı bırakmaktadır. Aort anevrizmalarında, anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre değişik endovasküler girişimler yapılabilmektedir. İşlemin özel donanıma sahip ameliyathanelerde yapılması gerekmektedir. Hibrid ameliyathane adı verilen bu mekanlar, hastanelerin ameliyathane birimleri içerisinde aynı zamanda “anjiyografi” işlemininde yapılabildiği özel mekanlardır. Oldukça pahallı bir yatırım olduğundan her hastanede bulunmamaktadır. Endovasküler tamir, Aortdan çıkan, beyin ve iç organlarımıza giden damarlar nedeniyle her hasta için uygun olmayabilir. Bu durumda hibrid ameliyathanelerde gerçekleştirilen açık ameliyatlarla kombine endovasküler tamirler, klasik ameliyatlara oranla daha iyi sonuçlarla gerçekleştirilebilme şansına sahiptir.